Psikoterapi Nedir?

Psikoterapi Nedir?

Psikoterapi sürecinin denizciliğe benzediğini düşünebiliriz. Hayat denize, kişinin hayatta kapladığını varsaydığı yer gemiye, kişi kaptana, terapist ise kılavuz kaptana benzetilebilir. Kişi kendi hayat gemisini kullanmakla yükümlüdür çünkü kaptan odur ve sorumluluk ona aittir. Ancak gemisini kullandığı alanda başka gemiler ve hayat denizinde fırtınalar, girdaplar ve su altında göremeyeceği çıkıntılar olabilir. Burada devreye kılavuz kaptan yardımı yani terapist girer. Kişinin hayat denizinde gemisini minimum risklerle güvenli denizlere ulaştırmasında kılavuzluk yapar.

Psikoterapi nedir? dendiğinde birçok kişinin aklında bir divana uzanıp, çocukluğunuzu anlattığınız ya da terapistin size akıl verdiği bir resim canlanabilir. Peki gerçekte psikoterapi nedir, ne değildir? Psikoterapi, gerekli eğitimleri almış bir uzman eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme sürecidir.

Genel olarak, insanların duygusal ve davranışsal sorunlarını çözerek ruh sağlıklarını geliştirmeye ve korumaya yönelik teknikler şeklinde tanımlanan psikoterapi, günümüzde giderek popülerlik kazanmaya başlayan bir uygulama alanıdır. Psikoterapi süreçlerinde bireylerin tutum ve davranış bozuklukları, sosyal alandaki sıkıntıları veya psikolojik kökenli bedensel rahatsızlıkları üzerinde çalışmanın yanı sıra, kişilik gelişimi, duygusal ihtiyaçların tespit edilmesi ve kişilerarası ilişkilerin geliştirilmesi konularında da çalışılmaktadır. Kısacası psikoterapi, bireylerin duygusal çatışmalarını çözümlemek; korku, kaygı, gerilim, öfke, çökkünlük, üzüntü veya utanç gibi olumsuz duygularını hafifletmek ve yaşantılarındaki uyum düzeylerini arttırmak amacıyla kullanılan ve bilimsel olarak geçerlilikleri kanıtlanmış yöntemler bütünü olarak tanımlanabilir.

İyi bir psikoterapi süreci öncelikli olarak terapist ile danışan arasında kurulan ilişkinin kalitesine bağlıdır. Danışanın gerçekte olduğu haliyle kabul gördüğünü, yargılanmadığı ve kendisiyle empati kurulduğunu hissetmesi, güvene dayalı olumlu bir terapi ilişkisinin temelidir. Bu nedenle danışan terapistini seçerken bu özellikleri dikkate almalıdır. Öte yandan, terapi sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için seansların düzenli olarak devam ettirilesi oldukça önemlidir. Bu nedenle eğer danışan terapistiyle anlaşamadığını düşünmeye başlarsa, doğrudan terapiyi sonlandırmak ve başka terapistler aramak yerine, öncelikle durumu terapistiyle paylaşma yoluna gitmelidir. Bu paylaşım her iki taraf içinde büyümeye hizmet edecek geribildirimler sağlayabilir.

Psikoterapi süreci, belli bir kuramsal temele dayalı olarak geliştirilmiş ilkeler bütünüdür. Dolayısıyla psikoterapist bu yaklaşımın kuramsal ve uygulamalı eğitimini alarak uzmanlaşmış olmalıdır. Bu özelliği bakımından psikoterapi alanı, “yaşam koçluğu”, “kişisel gelişim uzmanlığı” vb. süreçlerden ayrılmaktadır. Bu nedenle, psikoterapi sürecine başlarken alanında uzman bir terapist seçimine özen göstermek gerekir. Tıp fakültelerinden mezun olarak psikiyatri uzmanlıklarını tamamlamış olan hekimler daha sonra belli bir psikoterapi ekolü üzerinde uzmanlaşarak psikoterapist olabilirler. Ayrıca, üniversitelerin psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik veya sosyal hizmetler bölümlerinden mezun olanlar lisans eğitimlerinin üzerine klinik psikoloji alanında yüksek lisans yaparak psikoterapi eğitimi alabilirler. Ancak iyi bir psikoterapist olmak için çoğu zaman yüksek lisans eğitimi yeterli olmamaktadır. Terapistlerin klinik psikoloji doktora programlarını tamamlayarak veya ilgi duydukları terapi ekollerinin kuramsal ve uygulamalı eğitimlerinden yararlanarak uzmanlıklarını geliştirmeleri son derece önemlidir.

Psikoterapi süreci yalnızca birtakım psikolojik rahatsızlıklar yaşayan bireyler için değildir. Kişisel gelişimini pekiştirmek, kişilerarası ilişkilerini geliştirmek ve sosyal hayattaki yerini daha doyumlu hale getirmek, yaşamında hissettiği tıkanıklıkları çözmek, hayatına renk ve anlam katmak isteyen herkes psikoterapiden yararlanabilir. Dolayısıyla psikoterapi almak utanılacak bir şey değildir. Asla kişinin “deli” olduğu ve normal yollarla tedavi edilemediği için bu yönteme başvurduğu anlamına gelmez. Tam tersine, kişinin kendi hayatıyla ilgili olarak sorumluluk alabildiğini, olgunlaşıp zenginleşmek ve yaşamını daha anlamlı hale getirmek için adımlar atabildiğini ve kendi duygusal ihtiyaçlarının peşinden gidebildiğini göstermektedir. Bu nedenle, günümüzün stres ve rekabet dolu dünyasında psikolojik travmalarıyla başa çıkmak ve kişisel gelişim yönünde büyüyüp zenginleşmek isteyen herkesin psikoterapi sürecinden yararlanması önerilebilir.